Oddbean new post about | logout

Notes by FurkanArda | export

 
Şu an Bitcoin gibi sağlam bir paradan bahsedebiliyorsak bunun iktisadi kökeni, Carl Menger’in en parlak öğrencisi olan Ludwig von Mises adındaki Avusturyalı bir iktisatçıya dayanmaktadır. Mises’in kim olduğunu ve neler yaptığını anlarsak Bitcoin’i ve dünyayı daha iyi kavrayabiliriz.

Ludwig Heinrich Edler von Mises modern liberteryenizm hareketindeki en büyük etkiye sahip Avusturyalı olağanüstü bir fikir babası, iktisatçı, tarihçi, filozof ve yazardır. Carl Menger ve Eugen von Böhm-Bawerk’in etkisiyle Avusturya İktisadî Düşünce Ekolü’nün en önemli temsilcileri arasında yer almıştır. Mises’in yazıları ve dersleri ekonomik teori, tarih, epistemoloji, hükümet ve siyaset felsefesini kapsıyordu. İktisat teorisine yaptığı katkılar, paranın miktar teorisi, ticaret döngüsü teorisi, para teorisinin genel olarak ekonomik teori ile entegrasyonu ve sosyalizmin ekonomik hesaplamayı yapamadığı için başarısız olması gerektiğinin mantıksal ispatı üzerine önemli açıklamaları içerir. Mises, ekonominin, Praksiyoloji adını verdiği daha büyük bir bilim olan İnsan Eylemi’nin bir parçası olduğunu teşhis eden ilk bilim adamıydı.

Bu seçkin iktisatçı gerçeğe, serbest piyasalara ve sağlam paraya sarsılmaz bir bağlılık duyuyordu ve söylenmesi gerekenleri, kendisine dost kazandırmadığında bile söylemekten korkmuyordu. Uzun vadede, 20. yüzyılın en etkili iktisatçılarından ve düşünürlerinden biri oldu ve çalışmaları Bitcoin’in yolunu açmaya büyük katkı sağladı.

Mises paranın teorisini oluştururken paranın doğasının analizi ile başladı. Daha sonra paranın satın alma gücünün belirlenmesi ve Umlaufsmittel (güvene dayalı para) dediği şeyin para sistemi üzerindeki etkisiyle uğraşmaya devam etti.

Mises, paranın doğasının analizi ile uğraşırken Carl Menger’in çalışmalarından büyük ölçüde ilham aldı. Avusturya İktisat Ekolü’nün kurucusu ve Marjinalist Devrim’in yaratıcısı Carl Menger bize paranın, para olarak kullanılan şeyin fiziksel özelliklerine göre belirlenmediğini gösterdi. Onun yerine, paranın dolaylı mübadelelerde kullanılan bir emtia olduğunu ve öncelikle paranın bu tür dolaylı mübadeleler amacıyla alınıp satılması ile karakterize edildiğini gösterdi.

Menger ayrıca, paranın, gönüllü mübadeledeki tarafların “arzu ve ihtiyaçlarının karşılıklı çakışması” (double coincidence of wants) sorununu çözebilmesinden ötürü özgür piyasa ortamında kendiliğinden belirdiğini vurguladı. Bu gerçeğin önemi ise bir parasal sistemin önceden bir toplumsal sözleşme veya hükümet emri olmadan ortaya çıkabileceğini ispatlaması idi.

Menger ve Mises’ten sonra Sağlam Para Teorisi’ne ve dolayısıyla Bitcoin’e öncül katkıları sağlayanlardan biri de Murray Newton Rothbard’dır.

Murray Newton Rothbard, 2 Mart 1926’da New York’ta doğmuş ve 7 Ocak 1995’te aynı şehirde hayatını kaybetmiş bir Amerikan iktisatçı, tarihçi, filozof, yazar, hukuk ve siyaset teorisyenidir. Özellikle Anarko-kapitalizm felsefesini harmanladığı Avusturya İktisat Ekolü ile ilişkilendirilir. Rothbard, Ludwig von Mises’in en önde gelen öğrencisi olarak Avusturya İktisat Ekolü’nün üçüncü jenerasyonunun da başını çekmiş ve Mises’in öğretilerine sadık kalarak, serbest piyasa ekonomisi, bireysel özgürlük ve devletsizlik gibi temel etik ilkelere çok önemli katkılarda bulunmuştur. Rothbard, Mises’in magnum opus’u olan Human Action (İnsan Eylemi) adlı eserindeki fikriyatı genişlettiği 1962 tarihli Man, Economy, and State (İnsan, İktisat ve Devlet) adlı eseriyle Avusturya İktisat Ekolü’nün fikirlerini daha geniş kitlelere tanıtmıştır. Bu eserinin içine daha sonra kattığı Power and Market (İktidar ve Piyasa) adlı kapsamlı ek ile Anarko-kapitalizmin iktisadi ve felsefî temellerini kurmuştur. Rothbard, bu kitapta, piyasanın her türlü faaliyeti barışçıl ve sorunsuz yönetebileceğini ve devletin müdahalesinin, hatta salt varlığının piyasanın işleyişini bozduğunu savunmuştur. Ayrıca Rothbard, ABD’deki Liberteryen Parti’nin kurucuları arasındadır ve birçok kesimden insanı etkileyerek liberteryenizme kazandırmıştır. Ancak, Rothbard’ın felsefesi ve özellikle Anarko-kapitalizm yaklaşımı, eleştirmenleri tarafından radikal ve uygulanamaz olarak nitelendirilmiştir. Yine de Rothbard’ın radikalizmi, onun temel felsefesi olan özgürlükçü düşüncenin sonuçlarından kaynaklanmaktaydı ve özgürlükçü bir düzenin ancak radikal bir şekilde uygulanmasıyla gerçekleşebileceğine inanmaktaydı. En önemli çalışmalarından olan “Anatomy of the State” (“Devletin Anatomisi”) adlı makalesinde de belirttiği üzere devletin özgürlüklere müdahalesini sınırlandırmak için sadece belirli düzenlemeler yapmak yeterli değildi; devletin tamamen ortadan kaldırılması gerekiyordu. Nitekim devletin varlığı bile özgürlükleri sınırlandırmak ve gasp etmek anlamına geliyordu.

Rothbard’ın bu idealizmi ve radikalliği Bitcoin’in ortaya çıkışına ön ayak olmuştur. Liberteryenizm’in devrimsel bir i̇nsan eylemi olduğunu vurgulayan Rothbard, eğer yaşasaydı Bitcoin’in liberteryen devrimi sağlama alacak yegâne şey olduğunda bizimle hemfikir olurdu. Çünkü Bitcoin sadece ekonomik veya finansal bir devrim değil, aynı zaman da zihinsel bir devrimdir ve a priorik olarak mutlak kazanandır.

Günümüzün yaşayan en büyük filozoflarından ve iktisatçılarından ve ayrıca Rothbard’ın en önde gelen öğrencisi ve yakın arkadaşı olarak onun fikirlerinin (Anarko-Kapitalizmin) en büyük savunuculuğunu icra eden Hans-Hermann Hoppe’dan da bahsetmeden geçmek istemiyorum.

Hans-Hermann Hoppe 2 Eylül 1949’da Batı Almanya’nın Peine kentinde doğdu. Saarbrücken’deki Saarlandes Üniversitesi’nde, Frankfurt am Main’daki Goethe Üniversitesi’nde ve Ann Arbor’daki Michigan Üniversitesi’nde Felsefe, Sosyoloji, Tarih ve Ekonomi alanlarında eğitim gördü. 1974’te Felsefe alanında doktorasını ve 1981’de Sosyoloji ve Ekonomi alanlarında Habilitasyon’unu Frankfurt am Main’daki Goethe Üniversitesi’nden almıştır.

Çeşitli Alman üniversitelerinin yanı sıra Bologna, İtalya’daki Johns Hopkins Üniversitesi Bologna İleri Uluslararası Çalışmalar Merkezi’nde ders vermiştir. 1986 yılında Murray Rothbard’ın yanında çalışmak üzere Almanya’dan Amerika Birleşik Devletleri’ne göç edip Rothbard’ın Ocak 1995’teki ölümüne kadar yakın çalışma arkadaşı olarak kalmıştır.

Avusturya Okulu’na mensup bir ekonomist ve liberteryen/anarko-kapitalist bir filozof olan Profesör Hans-Hermann Hoppe, Las Vegas Nevada Üniversitesi’nde (UNLV) Emeritus Ekonomi Profesörlüğü’nün ardından Alabama’nın Auburn kentinde bulunan Mises Enstitüsü’nde Seçkin Kıdemli Öğretim Üyeliği, Property and Freedom Society’nin (Mülkiyet ve Özgürlük Cemiyeti) kuruculuğu ve başkanlığı, 2005 ve 2009 yılları arasında Journal of Libertarian Studies’in (Liberteryen Çalışmalar Dergisi’nin) baş editörlüğü ve Royal Horticultural Society’nin (Kraliyet Hortikültür Cemiyeti’nin) ömür boyu üyeliği gibi onur ve unvanlara sahiptir. Ekonomist Dr. Ayşe Gülçin İmre Hoppe ile evlidir ve eşiyle birlikte İstanbul’da yaşamaktadır.

Profesör Hoppe felsefe, ekonomi, tarih, politika ve sosyal bilimler üzerine hem Alman hem de İngiliz dillerinde sayısız makale ve kitabın yazarıdır. 

Hoppe, Liberteryenizm’e Argümantasyon Etiği, Demokrasi ile Yüksek Zaman Tercihliliğin Pozitif Korelasyonu ve Özel Hukuk Toplumunun Teorizasyonu gibi muazzam katkılar sunmuş ve hâlâ katkılarına devam etmekte olan çağımızın en büyük filozofu ve sosyal teorisyenidir. 1994’te yazdığı “How is Fiat Money Possible? or, The Devolution of Money and Credit” (yani “İtibari Para Nasıl Mümkün Olabilir? ya da Para ve Kredinin Tersine Evrimi”) başlıklı makalesi ile fiat para sistemine dehşetengiz bir ışık tutmuş ve içinde bulunduğumuz kölelik sistemini iyice deşifre etmiştir. Ayrıca bu makale, sizin de aşina olduğunuz ve Bitcoin komünitesi için başat kaynaklardan olan muhteşem Avusturo-liberteryen Saifedean Ammous’un kaleme aldığı Bitcoin Standardı ve Fiat Standardı’nın belkemiğini oluşturan yegâne makaledir. Şunu da belirtmeden geçmemeliyim ki Saifedean’in yazdığı bu iki kitap Bitcoin’in iktisadi ve tarihsel kökenlerine ve tabii ki geleceğine dair muazzam bir perspektif ve kavrayış sunduğu için hem Avusturya İktisat Ekolü çevrelerinde hem de Bitcoin ekosisteminde yazılmış en iyi kitaplardır.

Carl Menger, Eugen von Böhm-Bawerk, Ludwig von Mises, Murray Newton Rothbard ve Hans-Hermann Hoppe gibi isimlerle yükselen Avusturo-liberteryenizm nihayet Satoshi Nakamoto mahlaslı büyük Cypherpunk, bilim adamı ve düşünür sayesinde elini hiç olmadığı kadar güçlendirmiştir. Ayrıca Hal Finney, Adam Back, Nick Szabo, David Chaum, Len Sassaman, Eric Hughes, Tim May, John Gilmore ve diğer tüm Kriptografi Anarşistleri ve Cypherpunk’lara gelmiş geçmiş en sağlam paraya yaptıkları öncül ve bilfiil katkılardan ötürü teşekkür etmek ve Bitcoin ile kendimizi özgürleştirerek bu mücadelenin hakkını vermek boynumuzun borcudur.

İnsanlık tarihinin uzun koridorlarına baktığımızda, balçık bataklıklardan yıldızlara uzanan yolculuğumuzda, parlak zihinlerden çıkan onlarca inovasyona sahip olduğumuzu görürüz; binlerce yıl önce altın ve gümüşün paraya çevrilmesi; Nicholas Copernicus’un Güneş Merkezli Teorisi ve Paranın Miktar Teorisi; Isaac Newton’un barış, refah ve dünya ticareti için büyük ölçekte bir temel oluşturan altın standardını ortaya atması; 215 IQ ile Isaac Newton’un IQ’sundan bile 30 puan daha yüksek olan insanlık tarihinin gelmiş geçmiş en parlak dehası Johann van Goethe’nin Faust adlı eserinde hükümetin ya da devletin para biriminin kontrolünü ele geçirmesinin toplum üzerindeki tüm olumsuz etkilerinden bahsetmesi. Tüm bu gelişim çizgilerinin bir sonucu olarak Bitcoin’e baktığımızda onun sadece birer meta değil, aynı zamanda politik mekanizmanın temel denge ve denetleme aracı olduğunu görebiliyoruz. Mises’in dediği gibi sağlam para anayasalar ve haklar bildirgesi ile aynı konumdadır. Dolayısıyla bu mesele sadece para ya da para kazanmakla ilgili değil, bireylerin kendi seçimlerini yapıp yapmayacakları ya da parasal elitlerin onlar adına seçim yapıp yapmayacakları ile ilgilidir.

Gelecek çok parlak görünüyor, ne de olsa bir şeyleri gerçekten değiştirmek istiyorsak, ekonomiyi de değiştirmek zorundayız ve şanslıyız ki artık Bitcoin var. Tüm insanlık tarihi boyunca şiddet ekonomisine bakarsak, şiddet içeren faaliyetlerde bulunmak, yani komşu bir kabileyi fethetmek, mahsullerini çalmak, topraklarını almak çok kârlı olmuştur. Sanayi Çağı’nda bile demiryollarımızı korumak için büyük ölçekte güç kullanmamız gerekiyordu, sermaye sahipleri kolayca haraca bağlanabilirdi, kömür madenleri vergilendirmeler veya örgütlü işgücünün cahilce tehditleriyle yüzleşebilirdi. Ancak Bilgi Çağı’na geçerken Whitfield Diffie ve Martin Hellman asimetrik kriptografiyi, yani kısaca Bitcoin’in hayati bir bileşeni olan açık anahtar ve özel anahtar şifrelemesini buldular. Ve orijinal Cypherpunk’lardan bazıları bu asimetrik kriptografinin ekonomik yansımalarının farkına vardı. Çünkü evrenin yasaları sadece nükleer gücü ve nükleer silahları kutsamakla kalmıyor, aynı zamanda matematik yasalarını ve bu asimetrik kriptografiyi de kutsuyor. Ve günün sonunda hiçbir şiddet miktarı bir matematik problemini çözemiyor. Yani, bir matematik problemine nükleer bomba doğrultup onu çözemezsiniz. Matematik böyle işlemiyor, nokta. İşte böylece asimetrik kriptografi şiddetin ekonomisini değiştirmiş oluyor. Bu, insan eylemlerini ve insan davranışlarını yönlendiren tektonik bir katmandır. Çünkü artık koruma maliyetleri hızla düşmüş ve pek çok durumda ücretsiz hâle gelmiştir ve bununla birlikte gasp girişiminden gelecek olan yatırım getirisi de artık imkânsızdır. Yani, kömür madenini vergilendirebilir ve işgücünü örgütleyebilirsiniz ancak Bilgi Çağı varlıkları sayesinde, servet birikimi ve onun mümkün kıldığı medeniyet, kriptografinin arkasında koruma bulabilecekleri bu alanlara doğru giderek daha fazla göç etmektedir.

Bu büyük bir gelişme, çünkü artık sermaye sahipleri ister ultra zengin olsun ister gelişmekte olan ülkelerde yaşayan biri olsun, açık kaynak kodlu yazılımları kullanarak paralarını temelde ücretsiz olarak koruyabiliyorlar. Bu çok önemli bir gelişme, çünkü özgürlüğümüz kendimiz için sağlayabildiğimiz koruma miktarıyla doğru orantılıdır ve kriptografinin kendini ispatlamış kalesi olan Bitcoin özgürlüğümüzü güvence altına almak için kullanabileceğimiz devasa bir güç çoğaltıcı, güç katlayıcı teknolojidir. Ve artık şiddetin ekonomisini değiştirerek şiddeti çok da kârlı olmaktan çıkarmaktadır. Hatta şiddeti olumsuz, zenginliği yok eden bir faaliyet hâline getiriyor ve bence bu, tüm insan eylemlerimizin dayandığı temel tektonik plakaları değiştirecek (aslında saldırmazlık ve gönüllülüğün yeniden tesisini sağlayacak) ve çok daha barışçıl bir dünyaya, merkezîleşmiş üçüncü tarafların ne yapmak istediğine bakılmaksızın mülkiyet haklarının matematiksel kodlarla tanımlandığı ve korunduğu bir dünyaya yol açacaktır. Bu üçüncü taraflar şiddeti muazzam bir ölçekte kontrol etseler bile, bu şiddet matematik karşısında etkisiz kalacaktır.

Bitcoin bunu da çözdü ve bundan sonraki her şeyin de üstesinden gelecektir.

Yazarlar: Furkan Arda Hazar ve @Kaan
 
 Did you take your orange pill today????#plebchain 

https://m.primal.net/IKIX.jpg
 
 Revizyonizm bile yapabileceğimiz tarihi bir kayıt yok, hepsi statüko ve statükocu kafa tarafından kaleme alınmış. Yalan bir tarihe kafamızda ev sahipliği yapıyoruz.  

"Bilelim ki millî benliğini bilmeyen milletler başka milletlere yem olurlar." (Nutuk, 15-20 Ekim 1927)

Milli benliğiniz artık bir kurgu, Ata'yı da tanıyamaz, bilemezsiniz. 

Tek gerçek DEVRIM, tarihin yazılışında bir DEVRIM gerekiyor. 


Liberteryenler gerçekleri birbir kaleme almalılardır, bunu yapabilecek başka bir yöntem bilen kimseler yoktur. 
 Bir ilkesi devrimdi ama unuttunuz siz en iyisi yürümeye devam moronlar. 
 Lena-Satellite berbat bir parça.  
 "Çoğu insan “devrim” kelimesini duyduğunda akıllarına hemen, sokaklarda barikat kurmak, bir polisle çatışmak, Bastille’e ya da diğer hükümet binalarına saldırmak gibi yalnızca devlete karşı gerçekleşen doğrudan fiziksel çatışma eylemleri gelir. Oysa bu devrimin sadece küçük bir parçasıdır. Devrim muazzam, kapsamlı, uzun soluklu bir süreç, pek çok hayati parçası ve işlevi olan karmaşık bir harekettir. Devrim, çalışma odasında yazılar yazan broşürcüdür, gazetecidir, siyasi cemiyettir, ajitatördür, örgütçüdür, kampüs aktivistidir, teorisyendir, hayırseverdir. Bunların hepsi ve çok daha fazlasıdır. Her bir kişi ve grubun bu büyük ve karmaşık harekette oynayacağı bir rol vardır." 
 Hey dostlarım, sizleri görmek çok güzel. Burası twitter  ya da diğer saçma sosyal medyalar gibi değil. Burası anti-merkeziyetçi, özgürlükçü ve bitcoinci bir sosyal yer. Burası toksik insanları tembelliklerinden ve alıklıklarından dolayı uzak tutacak yer, burası NOSTR. Hoş geldiniz!  #turkish #Türkçe #plebchain #Bitcoin #Türk #liberterian #anarchy #ancap #action #nostr 
 Yok, burdalar. 
 Küfür = acizliktir
Küfür = basite kaçmaktır
Küfür = kendini hafife almaktır 
 When I see Kangal videos on Youtube, I want to be a shepherd... #plebchain

https://m.primal.net/IFyQ.jpg
 
 Happy Mother's Day, future wife. Actually, I don't know who she is, but that's okay. :D

https://m.primal.net/IFyA.jpg
 
 I feel fresh because I don't use twitter, instagram, facebook and others. My first day without social media is perfect, everything shines for me. My mind is so clear... So thank you bitcoin(⁠*⁠˘⁠︶⁠˘⁠*⁠)⁠.⁠。⁠*⁠♡

https://m.primal.net/IFsx.jpg
 
 New crypto law is coming to Turkey. Lots of ppl expecting taxes thru exchanges. I hope that this ... 
 Gelmiş. 
 Gm guys, I deleted my ig and twitter accounts. 

https://m.primal.net/IFZp.jpg
 
 Hey guys I want to give you some great news, my school friend @Slnbcr (Selin) became a Bitcoiner and then decided to work. Now she has a job, she will work as a waitress. If you want to congratulate her: slnbcr@blink.sv 
 #FreeRoss  
 Nakamoto is Bruce Wayne.

https://m.primal.net/IDYW.png
 
 Happy birthday Finney!!!!

https://m.primal.net/ICzl.jpg
 
 We have a 50-50 party? Who wants to come? Join the Yirmibir.org Telegram group if you want.
 https://image.nostr.build/276fd93e042cefcb3509b79a6e0049257f4122fa4e2ecc0536739381d1a799ea.jpg 
 i love nostr 
 🤨🤨🤨🧐🧐🧐 
 
nostr:nevent1qqsrdcggvm5gf20kncn2auqwcev5fdlnzctpul5n0uvac3uta7cxcgqpz3mhxue69uhhyetvv9ujuerpd46hxtnfdupzq293r9m49hjte70tqnksgngyt46lah5v26z49x3lg9wuxfdct6f8qvzqqqqqqyql0gn2 
 Thank you Hasan! We'll be fine soon... 💫🔥 
 
nostr:nevent1qqsrsfx4frw5h72gepl2urhdzlsjyetwwzxt38ah3rauujm92vjh2vspp4mhxue69uhkummn9ekx7mqzyrkqnkp3nfj7mj6k4d0q2qff3uesx8rgty5cqdqkvh60tw6zeqxwgqcyqqqqqqgrmf2g7 
 Running bitcoin 
 Zengin olmayı istemekte yanlış bir şey yok. Zengin olmakta da yanlış bir şey yok. Aslında zengin insanların olmadığı bir dünya son derece sıkıcı ve işlevsiz olurdu. Mesele şu ki, zenginliğin ne olduğunu anlamalısınız. Zenginlik, para değildir. Zenginlik toprak, giysi, yiyecek, ev, çiftlik, zekâ, enerji, beceri, sağlıklı bir aile, demir, ormanlar, bahçelerdir. Bunlardan başkası değildir. Yalnızca para kazanmaya odaklandığınızda, gerçekten zenginleşmediğiniz aklınıza gelmez. Sadece benliğinizi yoksullaştırırsınız. Bilirsiniz, dolar miktarını yükselttiğinizde doların değeri düşer; fiyatlar yükseldiğinde de doların değeri görünmez. Bir koşu bandında, bir hengamenin ve sidik yarışının içindesinizdir, başka bir yerde değil. Bu, Alfred North Whitehead’in deyimiyle “yanlış yerleştirilmiş somutluk yanılgısı” olan sembolü gerçeklikle karıştırmanın bir örneğidir:

Kişi şeylerin nasıl olduğuna dair soyut bir inancı, görüşü veya kavramı fiziksel veya “somut” bir gerçeklikle karıştırdığında yanlış yerleştirilmiş somutluk yanılgısına düşer.

Tüm para sorunu ve teknoloji tarafından üretilen dünya zenginliğinin dağılımı maddi bir sorun değil, psikolojik bir sorundur. İnsanlar zenginliğin sembolü olan para ile sanki kendi başına değerli bir şeymiş gibi hipnotize edilmektedir. Bu, parayı altınla eş tutma şapşallığıdır. Ramakrishna dünyanın kötülüklerinden birinin altın olduğunu söylediğinde, bence belki de gayriihtiyari olarak fazlasıyla haklıydı.

Bir hikâyeye göre bir zamanlar dünyadaki tüm bankalar ülkeden ülkeye altın taşımaktan yorulmuşlar. Bunun üzerine Pasifik Okyanusu’ndaki bir adada tüm bankaların genel merkezlerinin bulunduğu bir ofis açmaya karar vermişler ve tüm altınlar orada bir araya getirilmiş. Böylece altın bozdurmak zorunda kaldıklarında tek yapmaları gereken altını caddenin karşısına taşımak olmuş. Ve işlemler yaklaşık 10 yıl boyunca güzel bir şekilde sürdürülmüş. Sonra, farklı ülkelerden tüm banka patronları eşleri ve çocuklarıyla birlikte adayı ziyarete gelmiş ve büyük bir buluşma gerçekleştirmişler. Bu sayede muhasebe defterlerini ve işlemleri incelemişler ve her şey mükemmel bir düzen içindeymiş. Sonunda çocuklar “baba, altınları görmek istiyoruz” demişler. Bunun üzerine bir banka sahibi müdürlere “çocuklarımızı altınları görebilmeleri için kasalara götürün” demiş. Bunun üzerine tüm müdürler “şey, bu biraz zor ve sıkıntılı bir iş, ayrıca çok zaman alır” demişler. Patronlar da “Ne diyorsun sen be, aptal aptal konuşmayın, ne var bunda, altını görmesinler mi?” minvalinde tepki göstermişler... Bunun üzerine müdürler duraksayıp kemküm etmiş ve iki arada bir derede kalarak şöyle demişler: “Şey, üzülerek söylüyoruz ki yedi yıl önce yeraltında feci bir deprem oldu ve tüm altınlar yer yarılınca içine girdi, ama tabii ki hepimiz o zaman ne kadar altınımız olduğunu biliyorduk ve bu yüzden kayıtları buna göre tutmayı sürdürdük.”

Şaka gibi, değil mi? Ama maalesef bu bir gerçeklik; hem de yaşadığımız gerçeklik. Yani insanlar paranın defter tutmak olduğunu, defter tutmaktan başka bir şey olmadığını anlamıyorlar, bilmiyorlar ve hatta bilmek, duymak istemiyorlar. Bu defterse günümüzde çok dandik ve manipülasyona açık!

#Bitcoin bunu da düzeltir!
https://m.primal.net/HkvT.gif  
 rt atmak istemisti. 
Event not found
 
nostr:nevent1qqsdcs9zfn3399vs64kua3rhukh8n3gdyjhj6awzqw22zqkk74rz4ycpz3mhxue69uhkummnw3ezummcw3ezuer9wcpzpmqfmqce5e0dedt2khs9qy5c7vcrr359j2vqxstxta84hdpvsr8yqvzqqqqqqypmd04j