Şu an Bitcoin gibi sağlam bir paradan bahsedebiliyorsak bunun iktisadi kökeni, Carl Menger’in en parlak öğrencisi olan Ludwig von Mises adındaki Avusturyalı bir iktisatçıya dayanmaktadır. Mises’in kim olduğunu ve neler yaptığını anlarsak Bitcoin’i ve dünyayı daha iyi kavrayabiliriz. Ludwig Heinrich Edler von Mises modern liberteryenizm hareketindeki en büyük etkiye sahip Avusturyalı olağanüstü bir fikir babası, iktisatçı, tarihçi, filozof ve yazardır. Carl Menger ve Eugen von Böhm-Bawerk’in etkisiyle Avusturya İktisadî Düşünce Ekolü’nün en önemli temsilcileri arasında yer almıştır. Mises’in yazıları ve dersleri ekonomik teori, tarih, epistemoloji, hükümet ve siyaset felsefesini kapsıyordu. İktisat teorisine yaptığı katkılar, paranın miktar teorisi, ticaret döngüsü teorisi, para teorisinin genel olarak ekonomik teori ile entegrasyonu ve sosyalizmin ekonomik hesaplamayı yapamadığı için başarısız olması gerektiğinin mantıksal ispatı üzerine önemli açıklamaları içerir. Mises, ekonominin, Praksiyoloji adını verdiği daha büyük bir bilim olan İnsan Eylemi’nin bir parçası olduğunu teşhis eden ilk bilim adamıydı. Bu seçkin iktisatçı gerçeğe, serbest piyasalara ve sağlam paraya sarsılmaz bir bağlılık duyuyordu ve söylenmesi gerekenleri, kendisine dost kazandırmadığında bile söylemekten korkmuyordu. Uzun vadede, 20. yüzyılın en etkili iktisatçılarından ve düşünürlerinden biri oldu ve çalışmaları Bitcoin’in yolunu açmaya büyük katkı sağladı. Mises paranın teorisini oluştururken paranın doğasının analizi ile başladı. Daha sonra paranın satın alma gücünün belirlenmesi ve Umlaufsmittel (güvene dayalı para) dediği şeyin para sistemi üzerindeki etkisiyle uğraşmaya devam etti. Mises, paranın doğasının analizi ile uğraşırken Carl Menger’in çalışmalarından büyük ölçüde ilham aldı. Avusturya İktisat Ekolü’nün kurucusu ve Marjinalist Devrim’in yaratıcısı Carl Menger bize paranın, para olarak kullanılan şeyin fiziksel özelliklerine göre belirlenmediğini gösterdi. Onun yerine, paranın dolaylı mübadelelerde kullanılan bir emtia olduğunu ve öncelikle paranın bu tür dolaylı mübadeleler amacıyla alınıp satılması ile karakterize edildiğini gösterdi. Menger ayrıca, paranın, gönüllü mübadeledeki tarafların “arzu ve ihtiyaçlarının karşılıklı çakışması” (double coincidence of wants) sorununu çözebilmesinden ötürü özgür piyasa ortamında kendiliğinden belirdiğini vurguladı. Bu gerçeğin önemi ise bir parasal sistemin önceden bir toplumsal sözleşme veya hükümet emri olmadan ortaya çıkabileceğini ispatlaması idi. Menger ve Mises’ten sonra Sağlam Para Teorisi’ne ve dolayısıyla Bitcoin’e öncül katkıları sağlayanlardan biri de Murray Newton Rothbard’dır. Murray Newton Rothbard, 2 Mart 1926’da New York’ta doğmuş ve 7 Ocak 1995’te aynı şehirde hayatını kaybetmiş bir Amerikan iktisatçı, tarihçi, filozof, yazar, hukuk ve siyaset teorisyenidir. Özellikle Anarko-kapitalizm felsefesini harmanladığı Avusturya İktisat Ekolü ile ilişkilendirilir. Rothbard, Ludwig von Mises’in en önde gelen öğrencisi olarak Avusturya İktisat Ekolü’nün üçüncü jenerasyonunun da başını çekmiş ve Mises’in öğretilerine sadık kalarak, serbest piyasa ekonomisi, bireysel özgürlük ve devletsizlik gibi temel etik ilkelere çok önemli katkılarda bulunmuştur. Rothbard, Mises’in magnum opus’u olan Human Action (İnsan Eylemi) adlı eserindeki fikriyatı genişlettiği 1962 tarihli Man, Economy, and State (İnsan, İktisat ve Devlet) adlı eseriyle Avusturya İktisat Ekolü’nün fikirlerini daha geniş kitlelere tanıtmıştır. Bu eserinin içine daha sonra kattığı Power and Market (İktidar ve Piyasa) adlı kapsamlı ek ile Anarko-kapitalizmin iktisadi ve felsefî temellerini kurmuştur. Rothbard, bu kitapta, piyasanın her türlü faaliyeti barışçıl ve sorunsuz yönetebileceğini ve devletin müdahalesinin, hatta salt varlığının piyasanın işleyişini bozduğunu savunmuştur. Ayrıca Rothbard, ABD’deki Liberteryen Parti’nin kurucuları arasındadır ve birçok kesimden insanı etkileyerek liberteryenizme kazandırmıştır. Ancak, Rothbard’ın felsefesi ve özellikle Anarko-kapitalizm yaklaşımı, eleştirmenleri tarafından radikal ve uygulanamaz olarak nitelendirilmiştir. Yine de Rothbard’ın radikalizmi, onun temel felsefesi olan özgürlükçü düşüncenin sonuçlarından kaynaklanmaktaydı ve özgürlükçü bir düzenin ancak radikal bir şekilde uygulanmasıyla gerçekleşebileceğine inanmaktaydı. En önemli çalışmalarından olan “Anatomy of the State” (“Devletin Anatomisi”) adlı makalesinde de belirttiği üzere devletin özgürlüklere müdahalesini sınırlandırmak için sadece belirli düzenlemeler yapmak yeterli değildi; devletin tamamen ortadan kaldırılması gerekiyordu. Nitekim devletin varlığı bile özgürlükleri sınırlandırmak ve gasp etmek anlamına geliyordu. Rothbard’ın bu idealizmi ve radikalliği Bitcoin’in ortaya çıkışına ön ayak olmuştur. Liberteryenizm’in devrimsel bir i̇nsan eylemi olduğunu vurgulayan Rothbard, eğer yaşasaydı Bitcoin’in liberteryen devrimi sağlama alacak yegâne şey olduğunda bizimle hemfikir olurdu. Çünkü Bitcoin sadece ekonomik veya finansal bir devrim değil, aynı zaman da zihinsel bir devrimdir ve a priorik olarak mutlak kazanandır. Günümüzün yaşayan en büyük filozoflarından ve iktisatçılarından ve ayrıca Rothbard’ın en önde gelen öğrencisi ve yakın arkadaşı olarak onun fikirlerinin (Anarko-Kapitalizmin) en büyük savunuculuğunu icra eden Hans-Hermann Hoppe’dan da bahsetmeden geçmek istemiyorum. Hans-Hermann Hoppe 2 Eylül 1949’da Batı Almanya’nın Peine kentinde doğdu. Saarbrücken’deki Saarlandes Üniversitesi’nde, Frankfurt am Main’daki Goethe Üniversitesi’nde ve Ann Arbor’daki Michigan Üniversitesi’nde Felsefe, Sosyoloji, Tarih ve Ekonomi alanlarında eğitim gördü. 1974’te Felsefe alanında doktorasını ve 1981’de Sosyoloji ve Ekonomi alanlarında Habilitasyon’unu Frankfurt am Main’daki Goethe Üniversitesi’nden almıştır. Çeşitli Alman üniversitelerinin yanı sıra Bologna, İtalya’daki Johns Hopkins Üniversitesi Bologna İleri Uluslararası Çalışmalar Merkezi’nde ders vermiştir. 1986 yılında Murray Rothbard’ın yanında çalışmak üzere Almanya’dan Amerika Birleşik Devletleri’ne göç edip Rothbard’ın Ocak 1995’teki ölümüne kadar yakın çalışma arkadaşı olarak kalmıştır. Avusturya Okulu’na mensup bir ekonomist ve liberteryen/anarko-kapitalist bir filozof olan Profesör Hans-Hermann Hoppe, Las Vegas Nevada Üniversitesi’nde (UNLV) Emeritus Ekonomi Profesörlüğü’nün ardından Alabama’nın Auburn kentinde bulunan Mises Enstitüsü’nde Seçkin Kıdemli Öğretim Üyeliği, Property and Freedom Society’nin (Mülkiyet ve Özgürlük Cemiyeti) kuruculuğu ve başkanlığı, 2005 ve 2009 yılları arasında Journal of Libertarian Studies’in (Liberteryen Çalışmalar Dergisi’nin) baş editörlüğü ve Royal Horticultural Society’nin (Kraliyet Hortikültür Cemiyeti’nin) ömür boyu üyeliği gibi onur ve unvanlara sahiptir. Ekonomist Dr. Ayşe Gülçin İmre Hoppe ile evlidir ve eşiyle birlikte İstanbul’da yaşamaktadır. Profesör Hoppe felsefe, ekonomi, tarih, politika ve sosyal bilimler üzerine hem Alman hem de İngiliz dillerinde sayısız makale ve kitabın yazarıdır. Hoppe, Liberteryenizm’e Argümantasyon Etiği, Demokrasi ile Yüksek Zaman Tercihliliğin Pozitif Korelasyonu ve Özel Hukuk Toplumunun Teorizasyonu gibi muazzam katkılar sunmuş ve hâlâ katkılarına devam etmekte olan çağımızın en büyük filozofu ve sosyal teorisyenidir. 1994’te yazdığı “How is Fiat Money Possible? or, The Devolution of Money and Credit” (yani “İtibari Para Nasıl Mümkün Olabilir? ya da Para ve Kredinin Tersine Evrimi”) başlıklı makalesi ile fiat para sistemine dehşetengiz bir ışık tutmuş ve içinde bulunduğumuz kölelik sistemini iyice deşifre etmiştir. Ayrıca bu makale, sizin de aşina olduğunuz ve Bitcoin komünitesi için başat kaynaklardan olan muhteşem Avusturo-liberteryen Saifedean Ammous’un kaleme aldığı Bitcoin Standardı ve Fiat Standardı’nın belkemiğini oluşturan yegâne makaledir. Şunu da belirtmeden geçmemeliyim ki Saifedean’in yazdığı bu iki kitap Bitcoin’in iktisadi ve tarihsel kökenlerine ve tabii ki geleceğine dair muazzam bir perspektif ve kavrayış sunduğu için hem Avusturya İktisat Ekolü çevrelerinde hem de Bitcoin ekosisteminde yazılmış en iyi kitaplardır. Carl Menger, Eugen von Böhm-Bawerk, Ludwig von Mises, Murray Newton Rothbard ve Hans-Hermann Hoppe gibi isimlerle yükselen Avusturo-liberteryenizm nihayet Satoshi Nakamoto mahlaslı büyük Cypherpunk, bilim adamı ve düşünür sayesinde elini hiç olmadığı kadar güçlendirmiştir. Ayrıca Hal Finney, Adam Back, Nick Szabo, David Chaum, Len Sassaman, Eric Hughes, Tim May, John Gilmore ve diğer tüm Kriptografi Anarşistleri ve Cypherpunk’lara gelmiş geçmiş en sağlam paraya yaptıkları öncül ve bilfiil katkılardan ötürü teşekkür etmek ve Bitcoin ile kendimizi özgürleştirerek bu mücadelenin hakkını vermek boynumuzun borcudur. İnsanlık tarihinin uzun koridorlarına baktığımızda, balçık bataklıklardan yıldızlara uzanan yolculuğumuzda, parlak zihinlerden çıkan onlarca inovasyona sahip olduğumuzu görürüz; binlerce yıl önce altın ve gümüşün paraya çevrilmesi; Nicholas Copernicus’un Güneş Merkezli Teorisi ve Paranın Miktar Teorisi; Isaac Newton’un barış, refah ve dünya ticareti için büyük ölçekte bir temel oluşturan altın standardını ortaya atması; 215 IQ ile Isaac Newton’un IQ’sundan bile 30 puan daha yüksek olan insanlık tarihinin gelmiş geçmiş en parlak dehası Johann van Goethe’nin Faust adlı eserinde hükümetin ya da devletin para biriminin kontrolünü ele geçirmesinin toplum üzerindeki tüm olumsuz etkilerinden bahsetmesi. Tüm bu gelişim çizgilerinin bir sonucu olarak Bitcoin’e baktığımızda onun sadece birer meta değil, aynı zamanda politik mekanizmanın temel denge ve denetleme aracı olduğunu görebiliyoruz. Mises’in dediği gibi sağlam para anayasalar ve haklar bildirgesi ile aynı konumdadır. Dolayısıyla bu mesele sadece para ya da para kazanmakla ilgili değil, bireylerin kendi seçimlerini yapıp yapmayacakları ya da parasal elitlerin onlar adına seçim yapıp yapmayacakları ile ilgilidir. Gelecek çok parlak görünüyor, ne de olsa bir şeyleri gerçekten değiştirmek istiyorsak, ekonomiyi de değiştirmek zorundayız ve şanslıyız ki artık Bitcoin var. Tüm insanlık tarihi boyunca şiddet ekonomisine bakarsak, şiddet içeren faaliyetlerde bulunmak, yani komşu bir kabileyi fethetmek, mahsullerini çalmak, topraklarını almak çok kârlı olmuştur. Sanayi Çağı’nda bile demiryollarımızı korumak için büyük ölçekte güç kullanmamız gerekiyordu, sermaye sahipleri kolayca haraca bağlanabilirdi, kömür madenleri vergilendirmeler veya örgütlü işgücünün cahilce tehditleriyle yüzleşebilirdi. Ancak Bilgi Çağı’na geçerken Whitfield Diffie ve Martin Hellman asimetrik kriptografiyi, yani kısaca Bitcoin’in hayati bir bileşeni olan açık anahtar ve özel anahtar şifrelemesini buldular. Ve orijinal Cypherpunk’lardan bazıları bu asimetrik kriptografinin ekonomik yansımalarının farkına vardı. Çünkü evrenin yasaları sadece nükleer gücü ve nükleer silahları kutsamakla kalmıyor, aynı zamanda matematik yasalarını ve bu asimetrik kriptografiyi de kutsuyor. Ve günün sonunda hiçbir şiddet miktarı bir matematik problemini çözemiyor. Yani, bir matematik problemine nükleer bomba doğrultup onu çözemezsiniz. Matematik böyle işlemiyor, nokta. İşte böylece asimetrik kriptografi şiddetin ekonomisini değiştirmiş oluyor. Bu, insan eylemlerini ve insan davranışlarını yönlendiren tektonik bir katmandır. Çünkü artık koruma maliyetleri hızla düşmüş ve pek çok durumda ücretsiz hâle gelmiştir ve bununla birlikte gasp girişiminden gelecek olan yatırım getirisi de artık imkânsızdır. Yani, kömür madenini vergilendirebilir ve işgücünü örgütleyebilirsiniz ancak Bilgi Çağı varlıkları sayesinde, servet birikimi ve onun mümkün kıldığı medeniyet, kriptografinin arkasında koruma bulabilecekleri bu alanlara doğru giderek daha fazla göç etmektedir. Bu büyük bir gelişme, çünkü artık sermaye sahipleri ister ultra zengin olsun ister gelişmekte olan ülkelerde yaşayan biri olsun, açık kaynak kodlu yazılımları kullanarak paralarını temelde ücretsiz olarak koruyabiliyorlar. Bu çok önemli bir gelişme, çünkü özgürlüğümüz kendimiz için sağlayabildiğimiz koruma miktarıyla doğru orantılıdır ve kriptografinin kendini ispatlamış kalesi olan Bitcoin özgürlüğümüzü güvence altına almak için kullanabileceğimiz devasa bir güç çoğaltıcı, güç katlayıcı teknolojidir. Ve artık şiddetin ekonomisini değiştirerek şiddeti çok da kârlı olmaktan çıkarmaktadır. Hatta şiddeti olumsuz, zenginliği yok eden bir faaliyet hâline getiriyor ve bence bu, tüm insan eylemlerimizin dayandığı temel tektonik plakaları değiştirecek (aslında saldırmazlık ve gönüllülüğün yeniden tesisini sağlayacak) ve çok daha barışçıl bir dünyaya, merkezîleşmiş üçüncü tarafların ne yapmak istediğine bakılmaksızın mülkiyet haklarının matematiksel kodlarla tanımlandığı ve korunduğu bir dünyaya yol açacaktır. Bu üçüncü taraflar şiddeti muazzam bir ölçekte kontrol etseler bile, bu şiddet matematik karşısında etkisiz kalacaktır. Bitcoin bunu da çözdü ve bundan sonraki her şeyin de üstesinden gelecektir. Yazarlar: Furkan Arda Hazar ve @Kaan
Paranız harcamak için izin gerektiriyorsa o, sizin paranız değildir. Paranız karşı taraf ve üçüncü taraflar riskine sahipse o, para değil, kredidir. Paranız sizden çalıyorsa o, para değil, bir saldırganlık ve tiranlık finansmanı mekanizmasıdır. Paranız kimlik gerektiriyorsa o, para değil, sosyal kredidir. Sadece #Bitcoin paradır! Para, sadece Bitcoin'in akıcı bir şekilde konuşabildiği evrensel dildir. https://image.nostr.build/addd35c1afb5674a96cb138222ce4fe22f2c6e2416a4bc0b9c4235eeeb7655f3.png