Ben konuşmaya devlet karşıtı, gönüllülük taraftarı, mülkiyetçi, piyasacı, bireyci diye kendimi tanıtarak girmiyorum. Anlattıklarım genelde insanları bu konsept ve terimlerin veya titrlerin karşılığını sorgulamaya itiyorsa ve bu kavramları yanlış bildikleri yönünde bir iterasyona sürüklenmelerine sebep oluyorsa bildiğini sandıkları şeyi tamamen yanlış bildiklerini, devlet ve kolektivite konseptlerinin aslının ne olduğunu birey-zorbalar güruhu ve gönüllülük-totaliter baskı dikotomileri üzerinden anlatıyor ve ortak zeminde buluşmaya başlıyorum. Sonrası kolay oluyor. Okuyup hayatını kurtarmak isteyip istemeyeceğine karar vereceği makaleleri direkt yolluyorum veya oracıkta okuyorum. Bu sonsuz savaşta ilk kez tek taraflı bir mücadele vermediğimizi, bu mücadele alanının gerçek paraya (Bitcoin'e) sahip olarak tam da bizim çağımızda lehimize döndüğünü, dünyadaki müesses sistemin defalarca nasıl çöktüğünü ve devletlerle çoğunluk tiranlığının hakimiyet ve varlıklarını sürdürdükleri müddetçe nasıl da çökmeye devam edeceğini, sistemin aslında ne kadar kırılgan ve sırçadan olduğunu iktisadi-tarihsel-felsefi-psikolojik bilgimle bombardımana tutarak açıklıyor ve kanıtlar sunuyorum. Bunlar tokat gibi çarpınca demokrasinin aslında ne kadar kötü bir şey olduğunu ve geçenlerde devlet tarafından nasıl soyulduğunu örneklendirmeye başlıyorlar. Hele ki karşımdaki bir de tüccar veya işletmeci bir insansa ekstra hızlı oluyor özel mülkiyet ve serbest piyasanın devletlerin tiranlığından daha cazip olduğunu fark etmeleri.